Kırklar Dağı Hikayesi – Suzan Suzinin Hikayesi
Kırklar Dağı Hikayesi – Suzan Suzinin Hikayesi
Türk müziği içerisinde yer alan Türkülerin neredeyse tamamı yaşanmış olaylardan ilham alınarak yazılmış olup her birisinin hüzünlü hikayeleri bulunmaktadır. Günümüzdeki şarkıların neredeyse tamamının söz yazarları tarafından kaleme alındığını, o anın verdiği ilhamlar ile oluşturulduğunu görmekteyiz. Bu tr şarkılar sadece dönemlik olup birkaç sene içerisinde tamamen unutulmakta. Oysa türküler, yaşanmış hikayeleri konu edinmelerinden dolayı üzerinden asırlar geçse dahi unutulmamakta ve dilden dile aktarılmaya devam etmekte. Son yıllarda birçok kişi tarafından seslendirilen Suzan Suzi türküsünü elbette duymuşsunuzdur. Aslında bu Türkünün nasıl oluşturulduğuna dair bilgileri tam öğrenseniz aslında ne kadar duygusal bir eser olduğunu görebileceksiniz. Bugün, bu yazımızda birçok kişi tarafından bilinmeyen Kırklar Dağı Hikayesi – Suzan Suzinin Hikayesi hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.
Suzan Suzi içerisinde dile getirilen Kırklar Dağı Diyarbakır içerisinde yer almakta olup güneybatı kısmı içerisinde, Dicle nehri kenarında bulunmaktadır. Bölge halkı tarafından oldukça kutsal olarak kabul edilen bu dağ, her yıl belirli dönemlerde ziyaret edilerek çocuğu olmayan kişilerin adak adayıp, dilekte bulunduğu bir yer haline gelmiştir. O dönemde yaşayan oldukça zengin, varlıklı bir Süryani aile varmış. Ne yaparsalar yapsınlar hiçir şekilde çocukları olmuyormuş. Kırklar Dağının faziletlerini öğrenen aile, son çare olarak dağa gelerek adakta bulunup çocuklarının olması için dilekte bulunmuşlar. Aynı yıl kadın hamile kalmış ve bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir.
Tahmin edeceğiniz üzere aile kızlarının ismine Suzan yani Suzi ismini vermişlerdir. Zengin bir ailede doğmasından dolayı iyi bir şekilde eğitilen Suzi, her yıl doğum günü geldiğinde en iyi kıyafetlerini giyer, süslerini takarak ailesi ile beraber Kırklar Dağına gidermiş. Burada adakları üzerine her yıl kurban kesip bölge halkına etlerini dağıtırlarmış. Ailesinin göz bebeği olan Suzan, el bebek, gül bebek olarak yetiştirilmişti. Ailenin yan evinde oturan Müslüman bir ailenin olduğunu ve bunların da bir erkek çocukları olduğu ifade ediliyor. Adil ismindeki bu genç ile Suzi birbirlerini ilk gördükleri andan itibaren aşık olmuşlardı. İki gencin önünde oldukça büyük engeller olduğunu sizler de tahmin edebilirsiniz..
Yetişkin olması ile beraber artık her doğum gününde Kırklar Dağına tek başına kurban kesmeye giden Suzi, yeni yaşına girmesi ile beraber hizmetçilerini ve yardımcılarını alarak Kırklar dağına doğru yola çıkmıştı. Bunun üzerine Suzinin tek başına yola çıktığını öğrenen Adil, Suzinin peşinden yola çıkarak Kırklar Dağına doğru yol almaya başlamıştı. Kurban alanına gelindiğinde Suzi Adil’i farketmiş ve bir yere ayrılmamasına dair işaretler göndermişti. Kırklar Dağına adağını yapan Suzi, hizmetçilerinin kurban kesim işlemlerine başlamasını emretmişti. O ara yaşanılan yoğunluktan yararlanan Suzi, Adil ile dağın etrafına dolaşarak ilk kez buluşmuşlar ve birbirlerine sevgilerini dile getirmişlerdi.
Kırklar Dağı, iki genç arasındaki bu ilişkiyi onaylamayarak Suzinin yanına kurban kesmek için gelmediğini, aşığı ile buluşmaya geldiğini düşünerek onu cezalandırmak istemişti. Tam dönüş yolunda, Dicle nehri üzerinde yer alan On Gözlü Köprü üzerinden geçerken Suziye yıldırım çarpmış ve bir anda Dicleye düşerek boğularak ölmüştü. Bu olay karşısında olay anında yer alan Adil’in aklını yitirdiğini, tüm olaylara canlı olarak şahitlik eden hizmetçilerin açıklamaları ile olayın aydınlatıldığı ifade ediliyor. Bu olay sonrasında Süryani ailenin de Müslüman ailenin de hayatının mahvolduğu ifade edilmekte. Bu olayın asırlar boyunca nesilden nesile aktarılması Kırklar Dağı Hikayesi – Suzan Suzinin Türküsünün kaleme alınarak söylenmesine olanak sağlamıştır.