Dinimizde Mahrem ve Namahremler İle İlişkiler Nasıl Olmalı?
Mahremlik ve nâmahremlik ne anlama geliyor? Kişiye kimler mahrem ya da nâmahrem olabilir? Dinimizde mahrem ve nâmahremler ile ilişkiler nasıl olmalı? Konu ile ilgili bu ve daha fazla sorunun yanıtlarını siz de merak ediyorsanız lütfen yazıyı okumaya devam edin…
Mahremlik ve Nâmahremlik Ne Anlama Geliyor?
Mahremlik, anlam karşılığı olarak evlenme haramlığı manasına gelmektedir. Ebeveyn, çocuk, kardeşlik, süt hısımlığı, evlilikten sonra eş kaynaklı oluşan hısımlık ve nesep bağı gibi bağlardan dolayı evlenme haramlığı doğan, bir diğer anlamda bu bağlardan dolayı nikah düşmeyen kadın/erkekler, mahrem kişiler olarak tanımlanmaktadır. Yaşam boyu, kurulacak sosyal ilişkilerde mahrem ve nâmahrem konumunda olan bireyler arasında fark olması icap etmektedir.
Nâmahremlik de, mahremliğin tersine evlenme haramlığının söz konusu olmaması, daha açık ifade ile nikâhın yapılabileceği kişileri ifade eder. Nâmahrem konumda olan iki kadın ve erkek arasında olması gereken münasebet adabı konusuna da da yine dinimizce bazı düzenlemeler söz konusudur.
Allahü Teala, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mahremiyet sınırlarını şu şekilde çizmiştir: Müslüman bir hanımefendinin eşi, babası, oğulları, eşinin başka bir eşinden olan oğulları, kardeşi, kız ya da erkek kardeşinden olma yeğenleri, mahrem kabul edilmekle beraber bunların haricinde yer alan kişiler namahrem kabul edilmektedir.
Bir erkek için dinimizin kabul etmiş olduğu mahremler ise: Annesi, kız evladı, kız kardeşi, kız ve erkek kardeşlerinden olan yeğenleri, kayın validesi, erkek çocuğunun eşi, süt annesi ve kardeşi, eşinin kızı ve yine eşinin kız kardeşleridir. Bu saymış olduklarımız dışındaki kadınlar erkeğe nâmahrem kabul edilmiştir. Peki nâmahrem kişilere karşı davranışlar ne şekilde olmalıdır?
Nâmahrem Kişilere Karşı Davranışlar Ne Şekilde Olmalıdır?
Bir kimsenin dînen evlenmesi yasak olmayan yani nâmahremi kabul edilen kimselere karşı evlenme niyeti söz konusu olmasa bile ölçülü ve mesafeli davranmaya dikkat etmeli, kırıcı söz ve davranışlardan sakınmalı, saygılı, nezaketli ve kibar davranmalı, rahatsız edici en ufak bir tutum sergilememelidir.
Nâmahrem kabul edilen erkek ve kadınların bir ortamda karışık bir şekilde yaşamaları, şakalaşıp gülüşmeleri, tokalaşmaları, ciddi olmayan tutum ve davranış sergilemeleri, açık saçık bir giyim tarzına bürünmeleri, edepten uzak davranışlar sergilemeleri, dinimizce mutlak surette uygunsuz kabul edilmektedir. Söz konusu bu davranışların haramlık düzeyi de şiddetine göre artmaktadır.
Dinimiz bu tedbirleri insanlardan beklerken hiçbir şekilde kadını dört duvar arasına kapatmak ya da erkeği de ahlaksız bir konuma sürüklemek gayesinde değildir. Bunu yaparken yalnızca edep, nezaket, ve nâmahreme karşı davranış usullerini belirlemiş ve bu usullere göre davranmalarını istemiştir. Günümüzdeki İslam dini dışındaki toplum kültürlerine özenerek dinimizi koymuş olduğu bu kurallarından ötürü itham etmemeliyiz. Erkek ve kadının aynı ortamda çalışması ya da eğitim görmeleri gerekiyorsa bu kurallara uygun davranmaları gerekmektedir.
Ecdadımızın Mahremiyet Kurallarına Riayeti
Yaklaşık 1400 yıldır ecdadımız dinimizin biz Müslümanlardan beklemiş olduğu bu kurallara büyük bir titizlikle uymuş ve yaşamlarına harfiyen uyarlamışlardır. Kısacası yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamber Efendimizin tüm tavsiye ve öğütlerini tereddütsüz ve şüphesiz baş tacı kabul etmişlerdir. Ancak ne yazık ki günümüzde Müslümanlar olarak bu kuralları kabul edip yaşamlarına uyarlama konusunda önemli sıkıntılarımız bulunuyor.
Asrın değişmesi ile birlikte günümüzde kültürler birbirine oldukça yaklaşmış bulunuyor. İş alanlarının da artması ile birlikte kadınları sosyal yaşama çeken nedenler ve iş seçenekleri de hızla artıyor. Bu da kadın ve erkeği bir arada çalışma zorunluluğuna sürüklüyor ve böylece İslam ve sünnet şuurunu devam ettirmekte olabildiğince zorlaşıyor.